Mikro Yönetim Nedir? (What is Micromanagement?)

Merhaba, bu yazımda da yazının sonunu bağlamayacak, ucunu açık bırakacağım. Çünkü sizin tecrübelerinizi ve yaşadığınız benzer sorunları önemsiyor ve merak ediyoruz. Bu nedenle yazının sonunu sizin yorumlarınız ile bağlamanızı istiyoruz.

Mikro Yönetim (Micromanagement) Nedir?

“Bulabileceğiniz en iyi insanlarla kendinizi kuşatın, yetki verin ve karar verdiğiniz politika uygulandığı sürece müdahale etmeyin”. – Ronald Reagan

Başarılı yöneticilerin sırrı, etrafında başarılı insanları toplamaları, onlara hedef gösterip, her birinin kendi yöntemleri ile öz potansiyellerini ortaya çıkararak başarıya ulaşacak imkanı sağlamalarıdır.

Önceki yazılarımızdan Liderlik makalesinde de bu konuya değinmiştik. Gerçek liderler etraflarına ilham verir, motivasyonu yükseltir, çalışanların hedefine giderken engel kaldıran olurlar. Ekibine bir hedef verir, bu hedefe ulaşmak için gereken noktalarda kontrol nodları oluşturur, sadece hedeften sapma durumunda dahil olurlar.

Bu durumun tersi yok mu? Tabi ki var. Her yönetici gibi tecrübeli, işi bilen insanları işe alırsınız, sonra… İşi bilen olduğunu unutur, her adımında kendiniz emir verir, siz planlar ve hatta raporunu istersiniz.  Giderek adını daha fazla duyduğumuz bir yöneticilik eğilimi olan mikro yöneticilik, çalışanların en büyük kabuslarından biri haline gelmiş durumda. Buna “mikro yönetim” denir. Eğer yöneticiniz hedeften çok nasıl yaptığınız ile ilgileniyor ve sürekli sizi kontrol ediyorsa hastalıklı bir mikro yöneticiniz var demektir.

Daha önce kendi çalışmış olduğum bir Alman firmasından Kanadalı bir firmaya geçtiğimde yaşadığım tecrübe beni şaşırtmıştı. Alman firmasında kime, ne zaman, neden gittim, ne konuştum, sonuç ne oldu, oluşan potansiyeller, gittiğimde bulamadıysam müşteriyi, nedenleri, alınan dersler, gitmeden önce yapılması gerekenleri yapıp yapmadığım ile ilgili geri bildirim ve düzeltici faaliyet…… gibi onlarca bilgiyi doldurmak ve rapor vermek zorunda kalırdım ve ilk yurtdışı tecrübem olduğu için tüm uluslararası firmalarda da benzeri olacağını düşünürdüm.

Ancak Kanadalı bir üretici firmaya geçtiğimde, sadece her hafta başı 15 dakikayı geçmeyen, ne takip ediyorum, hangisi sonuca yakın, tahmini hedef öngörüm ne kadar konulu toplantı ve 3 ayda bir genel satış hedefleri konulu gözden geçirme ve revizyon toplantısı yapılması, bunun haricinde bir rapor sorulmaması garibime gitmedi değil. Sonra yöneticime bir seyahatte bunu sorduğumda “ Sizi işi biliyorsunuz diye aldık, her şeyi ben söyleyeceksem neden sana o kadar maaş verelim?” diye sorduğunda, geçmişte tam bir mikro yönetim faaliyetine maruz kaldığımı ancak fark etmiştim.

İK Uzmanları mikro yöneticileri “Sorumluluk kabul etmez, hesap vermeye yanaşmaz ve kendi hatalarını yükleyecek günah keçileri yaratırlar. Kişileri nadiren geliştirirler. Yaratıcılıklarını teşvik etmek yerine sonuçları kontrol etmeyi yeğlerler” olarak anlatıyorlar, hatta mikro yöneticileri balık tutmayı öğretmektense kendi tutmayı yeğleyen kişilere benzetiyor. İşlerin kendi bakış açısı ve yöntemiyle başarılacağına körü körüne inanan ve çoğu zaman kendi elini sürmediği işlerin gerektiği kadar hızlı ve iyi gitmeyeceği düşüncesinden kendini kurtaramayıp, her işe müdahale eden yöneticileri de bu kategoriye koyuyor.

Eskiden sıkça karşılaştığımız “Önce emret, sonra kontrol et” liderlik anlayışının yok olduğunu düşünen uzmanlar, “Mikro yönetim şirket kültüründen kaynaklanıyorsa, o şirket yöneticilerine delegasyon yaptıramıyor ve yetkinliklerinden tam anlamıyla faydalanamıyor demektir” diyor ve bu tür kurumların yöneticilerini geliştirmek için eğitime yatırım yapmasını öneriyor. Yine bu konuda mikro yönetimle idare edilen şirketlerin sistemik ve stratejik hareket etmezlerse zamanla yok olup gideceğini öngörüyorlar.  “Eğer bir şirket kendisini samimi ve gerçekçi değerlendirirse yaşadığı problemlerin yüzde 90’ının insan kaynaklı olduğunu görecektir. Mikro yönetimin neye ne kadar zarar verdiği anlaşıldığında ise yapılması gerekenler projelendirilmeli ve şirket bu konuyu ciddi bir biçimde ele almalıdır” diyerek durumun vahametine de dikkat çekiyorlar.

Mikro Yöneticilik çalışan ve yönetici arasındaki güveni sıfıra indiren, çalışana kendini sürekli işi bilmez, işe yaramaz gibi hissettirmesinden dolayı zaman içinde ruhsal veya kişilik bozukluklarına dahi yol açan yönetim biçimidir.

Yöneticinin sürekli rapor istemesinin sebebi, her şeyi bilme isteği kadar, otoritesine yeterince güvenmemesi de olabilir. Otoritesini ispat ettiğini, sürekli çalışana gözlerinin üzerinde olduğunu hissettirdiğini bildiğinde işini doğru yaptığını düşünür.

Hiçbir zaman memnuniyetini belli etmemeye özen gösterme, en başta görev tanımını düzgün yapmadığı halde sonuca göre alt seviyeden insanları suçlama, düzeltmelere saatlerce vakit harcayıp sadece yanlış noktaları gösterme ve yeni bir içerik eklememe, iş takibini abartma, herkesin tatil günlerinde bile nerede olduğu ve ne yaptığıyla ilgilenme, gün aşırı proje durumlarıyla ilgili rapor isteme, bütün maillerde cc’de olmak isteme gibi belirtileri vardır.

İleride mobbing devreye giriyor

Mikro yöneticiye sahip olup olmadığınızı belirlemenize yardımcı olacak bazı işaretler mevcut. Örneğin, ne yapılması gerektiğini sürekli söyleyen ve son dakikada nasıl yapılacağına karışan, işi anlamanız için gerekli olan bilgiyi eksik ya da yanlış veren, yapıcı müdahale için değil, hata bulmak için rapor isteyen veya gereğinden fazla detaya inerek darboğaz oluşturan bir yöneticiniz varsa kendisini çok rahat bir şekilde “mikro” olarak sınıflandırabilirsiniz. Mikro yöneticiler, genellikle diğerlerini kontrol etmekten bir türlü vazgeçemediklerinin farkına varan son kişiler oluyor ve mikro yönetimin ileri aşamasında ise mobbing devreye giriyor. Sürekli yönlendirilmeye alışan ve kendi başına ilerleme gösteremeyen çalışanlar yaratan yönetim şekli, kısa vadede işleri sonuçlandırmaya yarasa bile uzun vadede hem kurum hem de çalışanlar için ciddi problemler yaratıyor.

ACCOUNTEMPS’İN ABD’DE 450 BEYAZ YAKALI ÇALIŞAN ÜZERİNDE YAPTIĞI BİR ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI, ÇALIŞANLARIN YÜZDE 59’UNUN EN AZ BİR KEZ MİKRO YÖNETİCİYLE ÇALIŞTIĞINI ORTAYA KOYUYOR. BU YÖNETİCİLER EMRİNDE ÇALIŞAN KİŞİLERİN YÜZDE 68’İ MORALLERİNİN BOZULDUĞUNU VE YÜZDE 55’İ İSE ÜRETKENLİKLERİNİN AZALDIĞINI BELİRTİYOR.

Bir üst paragrafta belirttiğimiz gibi Mikro yönetim çeşidi, Mobbing olarak bazen istenmeyen çalışanları göndermek için de uygulanır. Yönetim eğer çalışandan memnun değilse ve gerek iş sözleşmesi koşulları ve tazminat ödeme/ödememe durumlarına göre çalışanın kendiliğinden istifa etmesini istiyorsa, psikolojik baskı kurmak için mikro yönetim tekniğini çalışanına uygulayabilir. Bu durum yasalarımızda da artık suç olarak geçmekte ve çalışan lehine ciddi maddi yaptırımlar, tazminatlar söz konusu olabilmektedir.

Her an gözlerin üzerinde olduğunu hissettirir, işlerini gereğinden fazla inceler, hata arar, sürekli yaptığı aramaları dahi raporlamasını ister, gün içinde araçla nereye gitmiş, kimde ne kadar kalmış gibi çalışanı rahatsız edebilecek her türlü baskıyı uygulamaya çalışır.

Konu hakkında yapılan bazı yorumlar:

  • “beceriksiz yöneticilerin, çalışanlarına güvenmeyip, işleri delege etmemesi şeklinde de baş gösterir. ilgili organizasyonun hızla en büyük engeli olur o yönetici. “
  • “yonetici ve yonetilen arasinda guvensizlik, nefret ve demoralizasyon olusturan basarisiz yonetici ozelligi.”
  • “mobbing’in beyaz yakalı hali olarak da geçer.”
  • “genellikle narsist kişilik bozukluğuna sahip kontrol manyağı yöneticilerde görülen, çalışanı bunaltan ve çalışanın kendisini yetersiz hissetmesine neden olan motivasyon kırıcı yönetim biçimi. genel talimatları aktarıp çalışana belirli bir süre verdikten sonra önemli noktaların üzerinden geçmek yerine her adımın içinde olmak isterler. onlara danışmadan adım atamazsınız. her şey onların belirttiği şekilde yapılmalıdır.”
  • “şüphesiz ki o her şeyi bilendir.”
  • “akıllı insanları işe alıp, onlara aptal gibi davranan yönetici, ekibindeki insanlara farklılık yaratacakları bir alan bırakmaz. büsbütün bir çalışmanın en ufak ayrıntılarını sorgular. sonuca etki etmeyecek süreçlerde bile kendi dokunuşlarını yapmak ister. dolayısıyla yaratıcılığı öldüren bir durumdur. bir türlü bitmeyen bir kontrol mekanizmasının içine hapsolan çalışan zamanla bağlılığını kaybeder ve mutsuzluğa gömülür.”

Ya sizce? Yorumlarınızı rica ediyorum.

Uzman görüşleri: Selin YETİMOĞLU

4 comments

  1. Ercan Bey, yazdıklarınızı büyük bir ilgiyle okudum. Uzun yıllara sari yöneticilik tecrübeme dayanarak görüşlerinizin önemli bir bölümüne katılıyorum. Değerli görüşlerinizden istifade ettiğim için öncelikle teşekkür ediyorum. Sadece şu hususu eleştirebilirim. Alman firmasının geri raporlaması ve bu raporlama fonksiyonundaki detayı mikro yöneticilik örneği olarak nitelemek pek isabetli bir değerlendirme olmamış gibi geldi bana. Özellikle başarı veya başarısızlıkların analizleri için oluşturulacak veriler bu tür raporlama sistemleri üzerinden yaratılır. Ayrıca şirket hafızası oluşturmak başlı başına önemli bir husustur ve o şirketin gelecekteki tüm yöneticilerinin istifade edebileceği “alınan dersler” kütüphanesini oluşturur. (Belki de Mercedes bu yüzden Mercedes’tir.) 🙂 Fikrim budur. Selamlar, saygılar.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s