İş hayatıma başladığımdan 2-3 sene sonra bir güvenlik firmasının satış departmanında bir sene kadar beraber çalıştığım bir arkadaşım aradı. Çekine korka lafı dolaştırdıktan sonra, kendine bir yarım saat ayırıp ayıramayacağımı sordu. Evine yakın bir AVM de buluşmak üzere sözleştik.
Karşılaştığımızda arkadaşımın üzerinde yılların nasıl acımasızca bir etki bıraktığını gördüm. Arkadaşım çökmüş, rengi bembeyaz solmuş, gözleri dahi bana yıllarca uzaktan bakar hale gelmişti. 15-20 yıl yaşlandık, kabul ediyorum. Ama bu daha başka bir şeydi.
Konuşurken dahi sesi titriyordu ve nasıl anlatacağını bilmediği bir derdi vardı.
İnternette yazdığım makalelerden birini görmüş geçen haftalarda. Dertleşmek istemiş.
Neler yaptığını nasıl olduğunu sordum geçen yıllarda. Açıkça söylemek gerekirse, kişilik olarak efendi ama beraber çalıştığımız firmada pek bir başarı gösterememiş, yap dediğini yapan, başka bir şey yapmayan silik bir arkadaştı. Sektörde pek ismi duyulmamış firmalarda çalışmış. Başkası da pek iş vermemiş zaten. Maaş hep asgari ücretin biraz üzerini aşamadı dedi. Bu arada evlenmiş, iki çocuğu olmuş. Bir yerde uzun süre çalışma imkanı hiç bulamamış. Bizim ki ay sonu faturaları ödemeye çalışma kavgasından öteye gidemedi hiç dedi. Nitelikli bir işe girememiş hiç, güzel miktarlarda satış yapıp prim hak edememiş.
Anladığım kadarı ile proaktif satış yerine hep reaktif satışı tercih etmiş, birilerinin kendine telefon açıp, fiyat sormasını beklemiş. Yıllarına yazık etmiş.
“Hastayım” diyebildi sözlerinin sonunda gözleri dolarak.
“Kanser”! ve birkaç dakika kendine gelmeye çalıştı. Sözlerin gerisi boğazına dolanmış, çıkamamıştı.
Arkadaşımla nereden baksanız 15 senedir görüşmemiştim, o kadar can ciğer kuzu sarması da değildim ama bir an empati yaptım sanırım, ben de doldum ve birkaç dakika konuşamadan kaldık.
“Tedaviye başladım, ama çok yoruyor, artık işte dahi zor çalışıyorum. Patronlarım her an yürümüyor deyip işten çıkarabilirler. Yeni bir işi kaldıramam. Kimse beni idare etmez. Ailem ne olacak, ben ne olacağım bilmiyorum. Nerede hata yaptım, bunca yıl neden bu kadar kötü noktada kaldım, sana bunu sormaya geldim. Sen güzel firmalarda çalıştın, iyi şeyler başardın. Ben ne hata yapmış olabilirim” dedi…
Hatasını veya doğrusunu tartışacak değilim. Arkadaşımın kötü anında şunu yapmamışsın bunu becerememişsin diyerek, onu üzecek bir insan da değilim. Kimseyi yargılamak benim haddime de değil.
Ancak burada birkaç kelime de olsa paylaşmadan edemedim.
Ben farklı ne yaptım o arkadaştan ayrılalı beri?
- Bildiğim yabancı dillere, ufak tefek konuşup dert anlatabilecek kadar 2 yeni yabancı dili daha ekledim.
- 2 ayrı firmadan kalite yönetim sistemleri konusunda Kalite Yöneticiliği ve İç Tetkikçi eğitimi aldım
- 2 yerli firmadan satış, ikna ve motivasyon eğitimleri aldım.
- 2 uluslararası meşhur Amerikalı ve 1 İngiliz satış uzmanından İleri Seviye Satış eğitimleri aldım
- Hiç alakası yok diyebilirsiniz, ama çalıştığım firmanın senelik izinlerden kalan 15 günümü zoraki kışın kullandırması sebebi ile, süreyi değerlendirmek için o zamanda ulaşabildiğim tek eğitimin o olması sebebi ile Asansör proje çizim ve imza yetkisi içeren “Serbest Asansör Uzmanı SMM” eğitimi aldım.
- Onlarca teknik eğitim aldım
- Kendi firmamı kurdum, sırtımı bir patrona dayamadan kendim iş yapabiliyor muyum test ettim. 7 sene çok başarılı projeler bitirdim.
- Abartısız yüzlerce telekonferansa, işimi nasıl daha iyi yapabilirim, ulusal ve uluslararası işinde en başarılı ilan edilen otoritelerden iş yapış sırlarını öğrenmek için katıldım.
- Yazarlığa başladım, şu an itibarı ile 70’in üzerinde satış ve yönetim ile alakalı makale yayınladım.
- Hipnoz ve telkin ile motivasyon eğitimi bile aldım daha bu ay.
- Teknik, ticari, siyasi, edebi yüzlerce kitap okudum.
Yukarıdaki faaliyetleri yaparken bir şeyin ben farkındaydım. Zaman geçiyor ve geri gelmeyecek. Kendime ne katabilirim, kendimi nasıl daha başarılı kılabilirim? Nasıl kendime ve SEVDİKLERİME daha güzel bir gelecek kurabilirim? HAYALLERİME NASIL ULAŞABİLİRİM? Çünkü benim hayallerim var. Ben yenilmedim ve hayallerime ulaşmak için çalışıyorum.
Güzel bir söz vardır. Ne kadar bilirseniz, o kadar kazanırsınız. (How much you learn, that much you earn). Kazanmanın tek yolunun bilmekten geçtiğini erken fark ettim. Ya siz?
Arkadaşlar hayat geçiyor. Her gün biraz daha yaşlanıyorsunuz. 40-50 olduysanız her gün biraz daha yavaşlıyorsunuz, biraz daha anlayışınız daralıyor.
Ne geçen günler, ne de aylar size iyi davranmıyor. Ve emin olun daha da kötü olacak zaman geçtikçe.
Kendinize ne yapıyorsunuz? Ne katıyorsunuz bilginize, becerinize, yeteneklerinize. “Bir süre sonra okuduklarım önceki gibi aklımda kalmıyor. Yeni bir şey öğrenemiyorum.” demeye başlayabilirsiniz. Bu aşamadan önce kendinize bir yatırım yapıyor musunuz? Veya yapmayı düşünüyor musunuz?
Siz her geçen gün “hafta sonu hele bir gelsin, ay başı bir geçsin, bu seneyi bir atlatayım.” derken aslında elinizdeki en büyük sermayeyi, zamanı tüketiyorsunuz bilinçsizce.
İşinize, kendinize, kişisel gelişiminize yatırım yapmadan, bir önceki sene ne iseniz bir sonraki sene de aynı olarak bitiriyorsunuz yıllarınızı.
Ne işinizde daha ilerliyorsunuz, ne kişiliğinizde. Hayatta sürekli aynı notaya basan müzik aleti gibisiniz çoğunuz.
Evet arkadaşım sana söylüyorum. Yukarıda bahsettiğim arkadaşım bu hatayı çok geç, hatta geri dönülemez noktada fark etmiş. Artık ne kendine bir şey katacak yılları olabilir. Ne de çocuğuna, eşine bırakabileceği bir gelecek.
Potansiyelin yok değil, sadece kendine inanmıyorsun. Kendine güvenin yok. Arada bir eline 3 5 bir sermaye geçtiğinde kendi işimi kuracağım hayaline sen de kapılmışsındır. Çevrenin tepkisi ne oldu sana? Yapma, bırak, bu krizde yapılır mı, elindeki 3 kuruştan da olacaksın. Bir kenara biraz altın al, yatırım yaparsın…. Böyle mi dediler sana?
Bak!!!! Çevrene dahi güven vermemişsin. Çevren dahi senin bir konuda başarılı olabileceğini değil, batacağını ön görüyor. Çevre bu durumlarda kendini, batmadan test edebileceğin en risksiz test ortamıdır. En acımasızca sana senin hakkındaki gerçeği söylerler.
Peki! Daha ne kadar bu şekilde gidebilirsin? Bir noktada kanser değil ama bir kaza, bir ülke çapında kriz, seni vursa evine ne götüreceksin. Yarına ne bırakacaksın. Mirasın ne????
Günlerin geçmeden kendine gel. Geç olmadan kendine gel. Bitti artık demeden kendine gel.
Bugünden kendine bir yatırım yapmaya başla. İşini nasıl daha iyi yapabilirsin.
- Mesleki eğitimler al.
- Kişisel gelişimine yatırım yap.
- Zamanı verimli kullanmayı öğren.
- Stres yönetimini öğren.
- Motivasyon eğitimi al, durakladıkça, yoruldukça sana daha güçlü bir şekilde, daha ileri gitmen için güç versin.
- Bir hobi ile uğraş, kendine tüm bu uğraşlar arasında bir küçük zevk alanı oluştur, resim yap, müzik yap.
- Gezmeye çalış, işten ve stresten kaçmak için, küçük de olsa bir doğa yürüyüşü iyi gelir.
- Balık tut, sana sabrı öğretir. Balığı tuttuğunda kazanmanın, başarının ve zaferin tadını alırsın.
Ama durma! Günler geçiyor. Hayat geçiyor, ve her gün daha da acımasız olarak birbiri ardından geliyor.
Ve unutma! her geçen gün zorlaşmaya başladı ise, asıl suçlu zamanında harekete geçmeyen senden başkası değil.