Herkeste bir batak, herkeste bir kriz hikayesi. Herkes uçurumun kenarında, herkeste kâr bitmiş, kimse de iş kalmamış. Herkes çıkış arıyor. Herkes birbirine soruyor ne yapacağız diye.
Ancak bakıyorum da, kafa aynı, yöntem aynı, ürün aynı, ama bataktan çıkmak için senden benden mucize bekliyor. İki sihirli söz, kurnazca bir taktik uçurur sanıyor.
Durumunu değiştirmek istiyorsan önce kendini değiştirmekle başlayacaksın işe. Kafanı değiştireceksin, eski anlayış iş getirmiyor demek ki buradasın. Ürünü değiştireceksin ki, artık bu ürüne piyasa doymuş, herkeste stok yığılmış, kimse kimseye satamaz hale gelmiş. Yöntemi değiştireceksin ki, eski yöntemler satışı artırmıyor, aynı satış hataları ve beceriksiz satıcılar kârını son kullanıcılara kaptırmana sebep oluyor.
Bir ara kafasına dank ediyor, bu iş kendi başına yürümüyor, anlıyor. Bir bilene sormak lazım diyor. Güzel… Ama…
Sonra rastgele bir zamanda beni arıyor. Direk soru şu; “Eğitim kaç para?”.
Doktoru arayıp “tedavi kaç para” veya “ilaç kaç para” diye sorulur mu? Sorunun nedir? Hangi noktada zayıfsın, hangi noktada güçlü. Neyi yanlış yapıyorsun. Sorun satıcıların mı, ürünün mü, yoksa yönetimde sen misin? Doktor önce muayene eder ve hastalık noktasını bulur. Herkes mesleğinin doktorudur. Ancak acemi doktor candan, acemi satıcı veya başarısız yönetici şirketten eder insanı.
İşin kötü tarafı bu arayan arkadaşlar o kadar batakta ki, balçık gırtlağı geçmiş, muayene süreci ile vakit geçirmek istemiyor sanırım , hala soru aynı, “kaç para”.
E arkadaş muayene neyse, ama ilaç kullanım süresi var, doz var, alerjiler var. İlaç önermeden bunlara da bakmam lazım. Ekibiniz bıkmış, bezmiş, artık heyecanını kaybetmiş ise, motivasyon eğitimi lazım, iknada ve müzakerede yetersizler ise, ikna ve müzakere veya itiraz yönetimi eğitimi lazım, yöntemde sıkıntı varsa, yönetim ve liderlik eğitimi lazım… gibi soruna göre farklı dozlarda ilaç yazmak lazım diyoruz.
Arkadaş hala aynı yerde. “Kaç para”…
Zaman durumunuz, yoğunluğunuz nasıl diyorum. Çok yoğun projeler dönemi olabilir. Senelik izin sezonu olabilir. Başka elli çeşit sorun olabilir. 2 gün eğitim vereceğim desem çok gelebilir. Yarım gün hızlandırılmış eğitim, bir tam gün veya 2 tam gün, ihtiyaca ve müsaitliğe göre süre belirleyelim diyorum.
Maalesef yerinden kımıldamamış. “Bir gün olursa kaç para?”
Karpuzun kilosu kaça muamelesi çekiliyor düpedüz. Arkadaş eğitim alıp, yarasına merhem yapmayacak anlaşılan. Derdi sadece eğitim almış olmak, ne aldı, ne süre ile hangi içerikle aldı. Önemli değil. Nasılsa sonrasında, uygulamayacak ve işe aramayıp batınca ” Eğitim bile aldık, o da boşa çıktı” diye günahını yükleyecek birisi daha olacak elinde.
Devamında hala aynı soruyu soruyorsa artık günah benden gitti manasında ” Saati 1000 Dolar” diyorum. Tabi ki yok böyle bir fiyat. Amagünahı bana yükleyecek ise ücretini en yüksekten peşin ödesin diye. Gelen cevap güzel ama 🙂 “OOO çok pahalısın”
🙂 3 kuruşa senin başarısızlığını ben neden yükleneyim?
Bataktan çıkmak gerçekten isteyen önce kendinde değişikliğe ve bunun getireceği zorluk ve yatırıma hazır olmalı. Kendisi başta olmak üzere tüm ekibine yeni yöntemler ve uygulanabilir araçlar temin edecek olan eğer yatırım yapmadan bunları elde etmek istiyorsa piyasayı, iş dünyasını anlamamış demektir. Sermayesiz firma kurmaya çalıştıkları için batmayı anlayabiliyorlar ancak ücretsiz yatırımı olabilecek bir şey gibi görüyorlar.
Sizin eğitime yapacağınız yatırımın ciddiyeti, gerçekte ne kadar ayağa kalkmak istediğinizin göstergesidir. Sadece buradan dahi sizinle yapacağımız çalışmanın fayda sağlayıp sağlamayacağını görebilmem mümkün oluyor.
Ucuz eğitim mi lazım! Yok mu , var elbette… Ama devlet okulu varken neden insanlar çocuklarını kolejlere gönderiyor? Neden üstüne dershanelere gönderiyor?
Ucuz eğitim mi lazım! Var tabi ki. 26 yaşında yeni yetme delikanlı, hayatında bir kalem satmamış. Satış eğitimi veriyor. 50 sinde son 15-20 yıldır satış yapmamış, değişen piyasadan, internet tehdidinden habersiz, ölmüş bilgilerle size pazarlamanın 4P si diye eğitim veriyor. Emin olun ucuz eğitim bulursunuz. Sadece saplandığınız bataklıkta sizi ufak ufak sallar, ama çıkarır mı? Belli değil.
Kimisi de motivasyon adı altında şov satıyor. “Ne muhteşem eğlendik değil mi?” “Sizi heyecanlandırdım değil mi?” “Tam siz uykuya dalarken sizi hoplattım, nasılda dikkatinizi kendimde topladım değil mi?” “Aman ne eğlendik, ne eğlendik. ” O gün tamam ama ertesi gün ekip yine aynı modda.
Bataktan çıkmak isteyen, kendine uzatılan dala bütün gücü ile asılacak, benim anladığım bu. Yoksa beni çıkar diyecek ama hiç kımıldamayacak, sorumluluk almayacak, harekete geçmeyecek. “Şunu değiştirelim!” “olmaz”, “bunu düzeltelim!” “bakarız”, “şu şekilde yapalım!” “ama biz böyle yapıyoruz”.
Eskilerin güzel bir benzetmesi var. “Gelin kalk oyna!” “yerim dar” , yerini genişletmişler. “E gelin kalk oyna!” “Yenim (elbisem) dar”… Oynamak istemeye gönlü olmayana dar gelen bir sebep her zaman bulunur.
Artık ayağa kalkmam lazım diyeni ise hiçbir sebep çıktığı yoldan geri çeviremez. Her şeyi göze alır, büyük oynamaya hazır olursun.
Tedaviyi göze alamayacaksan …Elimden bir şey gelmez arkadaşım. Önce kendin istemen lazım.