(For English version of the article, please choose english language option from the right column. Translation is a google translation with 90+% correct translation. You anytime can ask any question if you feel a hasitation and think it is important to understand.)
Aile hayatımızda da, profesyonel hayatta da en korktuğumuz konu zayıf görünmek, hatta zayıf, incinebilir olmaktır.
Bir hata anında, ne yaptığımızı bilmiyorsak, ne yapacağımızdan emin değilsek, yaşadığımız zayıflık duygusunu olabildiğince gizlerken, güçlü ve kendinden emin, ne yaptığını bilen birisi gibi görünmeye çalışırız.
Bu yaptığımız hatayı telafi etmek yerine, gururumla hata çukuruna başı dimdik düşeriz. Sonucu daha fazla ve ağır bir felakettir. Sonunda bir gurur kalmaz, her şey aşikâr olur, meydana çıkar ve ne hatamızı geri alabiliriz, ne zararı telafi edebiliriz, ne de gururumuzu onarabiliriz.
Böyle bir durumda ömür boyu yaşanacak bir travma ve eziklik, kendine güvensizlik ile yaşamak, hatalarından ders alamayanların kaderi olacaktır.
İş hayatında da, özel hayatta da bizi buna iten kodlamalar mevcuttur. Bu kodlamalar, gururu över, hatalı ile alay eder, güler, aşağılar. Bu nedenle kendimiz olmak yerine, toplumun imreneceği biri olmaya çalışmak için olmadığımız biri gibi davranır, asla olamayacak hayaller kurarız. İşin kötüsü buna çevremizi de ikna etmeye, onları da zarar görmeye biz davet ederiz.
Şık pahalı elbiseler, pahalı arabalar, lüks evler ve diğer lükse harcanan paralar, aslında kendi değerimize inanmadığımızı, kişisel değerimizi kendi bilinçaltımızın da küçük görmesi sebebi ile, yanına koyacağımız maddi değerlerin kişisel değerimize katkı sağlayacağına inandığımızın göstergesidir.
Üzerimizdeki maddi değer ile kişisel değerimiz birbirine sonuna kadar ters orantılıdır.
Bazen herkes anlatır, Jeff Bezos, Steve Jobs gibi çok başarılı liderler, konuşma yaptıkları sahneye markasız bir t-shirt ve bir jean pantolonla çıkıyor diye. Söylediğimin küçük bir ispatıdır bu.
Başarılı, kişiliğinden ve değerinden emin insanın, varlığını maddi değeri olan nesnelere ekleme ihtiyacı yoktur. Ekleme sözcüğüne dikkat çekmek istiyorum. Maddi değerleri kişiliğine eklemek değil, kişiliğini maddi değerlere eklemektir yapılan.
Başarılarınız, kişiliğiniz veya hayata karşı duruşunuz ile öne çıkamazsanız, egonuz bir şekilde “ben de varım.” demek, dikkat çekmek için ya olmaz işlere sizi yönlendirir. Kimsenin yapamadığı, adrenalin gereken işlerde kendinizi telef edersiniz. Veya maddi değerler ile ön planda olmaya çalışırsınız.
Hata yapmak bu kadar kötü mü? Veya zayıf olmak? Zayıflık üstesinden gelinebilecek bir surum değil mi?
Aslında zayıf olmak kötü değildir. Zayıf olmayı kabullenememek kötüdür.
Bir konuda, bir işi yaparken; “Buna gücüm yetmiyor”, “Ben bunu anlayamadım” veya “Bu işi yaparken bir hata yaptım” demek zayıflığını, hatanı veya yetersizliğini kabul etmektir. Ancak çözüm için ilk adımdır.
Hatadan dönüş noktasıdır, gücümüzün yetmediği yerde ilave bir omuz talebidir… İşin yanlış yönde gidişine bir dur demektir. Zayıf gördüğümüz özelliğimize destek talebidir. Doğaldır herkes aynı şekilde yaratılmamıştır. Birinin güçlü yönü diğerinde zayıf olabilir. Bu iç içe giren yapboz parçaları gibi olduğumuzu gösterir. Birimizin yapamadığını diğerinin yapabileceğini, bir arada resmin tamamlanacağını gösterir.
Tek başına yaşayan varlıklar değiliz, sosyal canlılarız. Sosyal canlı olmanın en önemli tarafı, birbirine destek ve yardımla hayatımızı sürdürebiliyor olmamız. Bunu red etmek, ben güçlüyüm iddiasında bulunup hatalarda israr etmek sadece daha büyük bir zarara uğramanızı sağlar.
Zayıf olmaktan veya görünmekten korkmayın. Yardım istemekten korkmayın. Yardım ile zayıf yanınızı destekletebilir, güçlü yanınız haline getirebilirsiniz. Bu da kişinin daha mükemmel haline yapacağı kişisel gelişim yolculuğunun sadece bir diğer basamağıdır.