İdeal Prim Sistemi -2

Daha önce prim sistemlerinin (bana ve uzman görüşlerine göre) nasıl olması gerektiği konusunda bir yazı paylaşmıştım. Hatta ilk yazılarımdan birisidir.

(https://satissanati.blog/2019/06/09/ideal-prim-sistemi/)

Ne hikmetse en çok okunan yazı her gün açık ara bu makalem!

İlk yayınladığım günden beri okuma oranının ortalama yarısı bu makalenin okunmasından geliyor. Tabi ki sevinmiyor değilim. Birilerine yardımcı olabildiğim düşüncesi ile… Ama bir başka durumu da gösteriyor bu okuma oranı. Prim konusu kanayan bir yara…

Derken geçen aylarda bir firma aradı. Tekstil sektöründe çalışan bir firma. Satış müdürü olduğunu düşündüğüm bir arkadaş telefonda, firmaları için prim sistemi getirmek istediklerini, patronlarının kendisini araştırma yapmak üzere görevlendirdiğini, patronlarının ve kendisinin benim makalelerime ulaştığını ve benden danışmanlık almak istediklerini belirttiler.

Her firmada prim sistemi kurgulanamaz. Her ne kadar satış yapılıyor olsa da, bazılarında reel durum prim sistemine uygun değildir. Konuştukça, müşteri ziyaretlerini, tanıtımı ve satışı patronlarının yaptığını, ve satış ekibi denen arkadaşların daha çok iç satış, yani masabaşı sipariş alma, müşterilere arama ile soğuk satış yapan arkadaşlardan oluşan bir firma olduğu kanaatine vardım.

Sıcak satış yoksa, yani efor harcayarak, gezerek, yüz yüze ikna yoksa, prim sistemi olamaz mı, elbette olur. Öylesine bir sistem kurgularsınız, belki çalışır, belki çalışmaz, bilemem. Ama sıcak satış olmayan bir firmada prim sistemi kurmak için danışmanlık verir miyim? Hayır.

Kurduğum sistemlerde, ekiplerde, verdiğim eğitimlerde faydalı olacağıma inanmadıysam ya hiç vermem, ya da aydın havası misali kısa keserim, boşuna emeğimi heba etmem.

Patronları ile de konuştum. Benden danışmanlık teklifi istedi. Bir anadolu şehrinde firmaları. Pandemi dönemi malum, uçak riskli. Araç ile gel-git, otel, yol masrafı derken ciddi bir masraf oluşuyor.

Prim makalemde aslında ciddi detay ve hesaplama anlatmış olmama, dileyenin sadece makaleyi okuyarak dahi prim sistemi kurabilecek olmasına rağmen inatla benim işin içinde olmamı, birlikte kurmamızı istedi.

Ne kadar ciddi, bir emek karşılığını vermeye ne kadar istekli ve cebindeki akrebin ne kadar büyük veya küçük olduğunu anlamak için teklifimi biraz yüksek tuttum. Zaten riskli bir dönem.

Ne oldu biliyor musunuz? Bırakın kabul etmeyi, teklifime pazarlık etmek için dahi dönmedi bile. Yani çalışanlarına emekleri karşılığı bir para vereceğini söyleyen kişi, sistemi kursun diye emek verecek kişinin teklifini dahi çok buldu. 🙂 Ve bu arkadaş üç gün sonra iyi bir satış yapan satıcısına, yüksek bile olsa prim ödemeyi düşünüyor. :)))) Yersen… Sadece bu sessizlik bile beni yanlış bir firmaya emek vermekten alıkoydu.

Maalesef birçok sektörde prim sistemleri ödemek üzere değil, ödememek üzere kurgulanıyor. Kazara prim kazanımı artarsa çalışanlar arasında, sene sonu bile gelmeden, primler hesaplamaya girmeden hemen formül değiştiriliyor.

Nadiren prim veren firmalar var. Bunların bir kısmı da on binde bir, milyonda bir gibi o kadar cüzi primler veriyorlar ki, milyonlarca lira satışa verilen rakam sadaka gibi kalıyor. Ancak verdikleri rakam muhtemelen bu arkadaşlara büyük rakam gibi geliyor olmalı ki, prim sebebi ile çalışan üzerinde baskı kurma cüretini de gösterebiliyorlar.

Veya primler hesaplanacağı zaman olmadık masraflar uydurup, satış rakamlarını düşük göstermek için taklalar atıyor, yine tam rakamı ödemeye yanaşmıyorlar.

Sonra şikayet ediyorlar. “Maaşını ben veriyorum, mesaisini ben ödüyorum. Adam benim işimde çalışırken, yan iş yapmış, benden çalmış. Çalışana güven olmaz… ” Arkadaşım ona sen nasıl davranılması, nasıl çalınması gerektiğini gösterdin. Sen ondan çaldın, o da senden… Kime neyi şikayet ediyorsun?

Arkadaşlar prim sistemi size kazandıran çalışana kazandırma projesidir. Ödemenin hesaplanması sistemidir, Ödememe sistemi değil. Emeği daha ucuza getirme sistemi değil. Kendisinin de daha çok sattıkça, daha çok kazanacağını bilen çalışan size kazandırır. Verdiğinizde gözünüz kalacaksa baştan bu sisteme girmeyin. İnsanları heveslendirip, sonra hayal kırıklığına uğratmayın. Haklarına girmeyin. Çalışanları, özellikle başarılı çalışanları çok kısa zamanda kaybedersiniz.

Dürüstçe, hesabını doğru tutan, primini aksatmadan, tam olarak ödeyen, verdiğinde gözü kalmayan, kazan-kazana inanan tüm patronları tebrik ediyorum. Kaybedeni hiç görmedim, hepsi kazanıyorlardı.

Vesselam!

Yorum bırakın