Geçmiş yıllarda birkaç kez satış departmanımıza çalışan bulmak için ilanlar vermiştik. Hatırlıyorum, bir seferinde 600 civarı başvuruyu incelemek zorunda kalmıştım. İçlerinde kimler yoktu ki? Reyon görevlileri, öğretmenler, mühendisler, bekçiler, muhasebeciler…. Sadece kim yoktu biliyor musunuz? Satıcılar. Evet aradığım meslekten kimse yoktu.
Bir ara ise satıcı enflasyonu yaşandığını hatırlıyorum, Çok eski değil. Pandemiden önceki birkaç yıl diyebilirim. Her yerde satıcı, her yerde özellikle satış müdürü doluydu. Sürekli firmalar arası geçiş yapıyor, 6-8 ay bir firmada, sonra başka firmada sürekli “yeni maceralara” yelken açıyorlardı.
Dikkatimi çeken ise bu kişiler hakkında, hiçbir satış eğitimi almamış, “satarım ben” diye yola çıkan tiplerdi. Firmalarda da zaten eğitim konusunun nasıl çalıştığını, hatta çalışmadığını bilirsiniz. 3-5 yıl çalışıp kendine hiçbirşey katmadan, firması da katkıda bulunmadan iş değiştiren insanlar vardı.
Satışı bilmeyen bir ordu insan, firmalara ürün satamasa da, kendisini sata sata piyasayı geziyordu.
Pandemi ile ne oldu bilemiyorum, ancak bir anda bu kalabalık ortadan kayboldu. Ortada satıcı yok, satış müdürü, genel müdür yok. Aylardır ilanlarda satıcı arayan bazı firmaları biliyorum, hala bulamadılar.
Sürekli piyasanın içinde olmam sebebi ile kulağımın delik olduğunu düşünen arkadaşlarım, firma sahipleri, satış yöneticisi, direktörü gibi pozisyonlar için iş arayanları yönlendirmemi rica ediyorlar.
Geçen çok sevdiğim bir arkadaşım bir firma için genel müdür arandığı sebebi ile beni aradı, sen veya önerebileceğin birisi olursa diye. Ve düşünüyorum; geçen senelerde “satıcı arayan varsa aklında bulunsun iş arıyorum” diyenlerden kimse kalmadı.
“Başka firmaya geçeceğim, satıcı arayan olursa” diye arayanlardan, “Satıcı arıyorum, iş arayan olursa” noktasına döndük.
Firmalardan firma beğenen kalifiye olmayan bu arkadaşların kredisi tükendi, 3-4 firma sonra aslında başarısız oldukları ortaya çıktı ki, devamı gelmedi. Bir rüzgardı, geldi- geçti…
Şimdi kalifiye insan zamanı…
İş verenler de macera arayan bu niteliksiz kalabalıkla daha fazla vakit harcamak istemiyor.
Kendini yetiştiren, başarıya aç, kendini sözle değil, iş ile pazarlayabilen kişilerin önünün açıldığı zamanlar.
İşverenler de umarım bunun farkında olur, ve işe aldıkları kişilerin eğitimler almasını, kendilerini “kaçar” endişesinden uzak, geliştirebilmelerinin önünü açarlar.