Mağlubistan’a Tek Yön Bilet! (One way ticket to Looser-istan!)

Ülkemizde girişimciliğin en büyük düşmanı yine girişimcilerin kendisi. Millet olarak suç üstlenmektense suçlamayı severiz. Müşteri aslında … yapmasaydı, rakip…. yapmasaydı, piyasa bize…. yapmasaydı… banka, akrabalarım, ortaklarım… Size bir şey yapmaması gerekenleri sıra sıra dizebiliriz sanırım. Her şey düzgün gitseydi ne de güzel başaracaktınız değil mi? Kimse sizinle rekabet etmeseydi, fiyat kırmasaydı, banka geri ödeme istemeseydi, ortakların koşulsuz seni destekleseydi… Ne güzel kazanacaktınız.

Ama burada midenizi az da olsa rahatsız eden bir şey yok mu? O olmasaydı, bu yapmasaydı… Peki onlar yapmamaları gerekenleri yaparken, siz yapmanız gerekenleri yapıyor muydunuz? Veya “SİZ BİR ŞEY YAPIYOR MUYDUNUZ?”…

Başarı 50 tane ters gitme ihtimali olan bileşenin her birinin doğru gitmesi ile elde edilen piyangonun adı değildir. Başarı her şeyin ters gitme ihtimaline karşı alternatif yöntemler geliştirerek, çok çalışıp, sonuna kadar yılmadan, hedefe ulaşmaya çalışarak elde edilenin adıdır. Çok çalışmadan sadece şansınıza güvenip, sonra işler ters gitti demek ve başkalarını suçlamaya çalışmak… Bu tarife bir isim koymak istemiyorum.

Bir girişimci sıfırdan başlamak zorundadır. Her şeye… Ve hiçbir şeyin kolay elde edilemeyeceğini, sürekli önüne engeller konulacağını, millet olarak “cehennem kazanı başında zebaninin bile durmaya gerek duymadığı” bir millet olduğumuzu bilmeniz gerekir. Destek bulamayacaksınız. Herkes size “o iş olmaz” , “sen mi yapacaksın?” , “işler senin bildiğin gibi değil!” , “3 güne kalmaz batarsın.” , “çok gördük senin gibi hevesli yeni yetmeleri…” diye cesaret kırıcı sözlerle saldıracak, sizi o kazana aşağı geri çekecek.

Her şeyden önce düşüncelerinizi kaybetme ihtimaline de açmanız en uygunu olacaktır. Çok başarılı insanlarının hayatını inceleyin, okuyun, konuşmalarını dinleyin. Çok başarılı olmak için başarısızlıklardan ders almak gerektiğini göreceksiniz. Ve onlarca başarısızlığın ardından ancak başarının geldiğini. Hangi başarısızlığın sizi başarıya hazırladığını bilemezsiniz. Herhangi bir başarısızlık aslında başarıya son adımınız olabilir.

Başarı gösterip yükselmeye başladığınız an, yukarılarda hiçbir şeyin öngörülerinize uymadığını görüp tökezleyebilirsiniz. Değişim ve gelişime sürekli açık olun. Özellikle hızlı büyüyen firmalar çok hızlı düşerler. Büyümenin gerekliliklerini okuyamaz, altyapıları zayıf kalır ve farkına bile varamadan batabilirler. Dikkat edin!

İnsanlara güvenin, vizyonunuzu paylaşın, onların da vizyonlarının sizin ki ile örtüştüğüne emin olun. Onları motive edin. Yoksa ay sonu maaş avcısı eyyamlar şirketine döndüğünüzün ancak batınca farkına varabilirsiniz.

İşinizi sevin ama işinizi yaparken duygusallığa kapılmayın. Performans değerlendirmeye özen gösterin. Unutmayın her çalışan, kendinin şirkete toplam masrafının en az 3-5 katını kazandırmadıkça firmanız ayakta kalamaz. Maaşını zor çıkaran çalışan yüktür. Sohbeti ne kadar tatlı veya arkadaşlığı ne kadar samimi olursa olsun.

Zamanınızı iyi yönetin. İş, ev hayatınız ve kendinize, kişisel gelişiminize gereken zamanı mutlaka ayırın. Az da olsa devamlı spor yapmaya çalışın, en büyük sermayeniz sağlığınız olacaktır.

İşinize önem verin, ancak hayatınızın önüne geçmesine izin vermeyin. Hayatınızı işiniz ile tanımlamayın, tamamlayın. İş maceranızın bir noktadan öteye gitmeyebileceği durumda bile hayatınızı yaşamanız gerektiğini unutmayın.

İnsanların başarısızlıkları üzerinde düşünerek israf ettikleri zaman miktarı beni hep hayrete düşünmüştür. Başarısızlık asla kötü bir deneyim değildir. Sadece bir öğrenme eğrisidir.” – Richard Branson

Başarı hikayen, başarısızlık hikayenden 1 fazla oldu mu korkma yola devam.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s