Merhaba,
Bugün nispeten normalden biraz daha uzun, yeni bir yazı ile beraberiz. Bu hafta sizden farklı bir istekte bulunacağım. Aşağıdaki yazıyı okuyunuz ve düşününüz. Yine sorular soracağım size ve “yeterince cesur olduğunuzu düşünüyorsanız” veya “bu alana hapsoldum çıkamıyorum” diyorsanız yorumlarda mutlaka paylaşmanızı rica edeceğim. Bir kısmınız paylaş(a)mayacak biliyorum. Bu arkadaşlar kendilerini konfor alanı tuzağına tam anlamı ile kaptırmış kişiler olacak.
- Çevrenizde bu tanımlara uyan kimseler var mı?
- Kendinizi hangi alanda görüyorsunuz?
- Neden?
- Kendinizi kurtarmayı istiyor musunuz?
Yazımıza devam edelim. 😊
İnsanlar dünyayı algılayış ve karşı koyuş veya kabulleniş durumuna göre aşağıda kısa tanımları da yapılmış olan 3 farklı psikolojik durumdan birisinde yaşarlar.
“Konfor alanı”, insanın alıştığı düzeni koruyarak, risk almaktan kaçındığı, ilave bir şey yapmadan az bir çaba ile ortalama bir başarı elde ederek yaşayabildiği, böylece kendini güvende ve rahat hissettiği, sanal duvarlar ile çevrili kişisel dünyadır.
Wikipedia’ da konfor alanı: “Kişinin konfor alanı, kendisini risk içerisinde görmediği çevre ve davranışlardan oluşur. KİŞİNİN KİŞİLİĞİ KENDİ KONFOR ALANI İLE TANIMLANABİLİR. Konfor alanı kişinin kendi beyninde oluşturduğu sınırlardır. Bu sınırlar ‘’temelsiz’’ bir güvenlik (güvende olma) hissi doğurur. Hayatının belli bir döneminde kendine bir konfor alanı oluşturmuş kişi, bu alanın içinde kalmaya çalışıp, dışarıya çıkmayacaktır. Kişinin konfor alanından çıkabilmesi için, yeni ve farklı davranışları denemesi ve öğrenmesi gerekir.” diye tanımlanır.
Bu dünyanın ötesinde, gerçek hayat ve rekabet dünyasının yer aldığı “gerilim alanı” bulunmaktadır. Bu alan aslında gelişim alanıdır, başarılar bu alanda kazanılır. Başarıya götüren mücadele bu alanda verilir. Konfor ve ezberlerin bozulduğu, değişimin başladığı çetin bir alandır. Burada alışkanlıklar yıkılır, mücadele ile özgüven artışı sağlanır, kaygılar azalır ve doğal hayata uyum sağlanır.
Konfor adımından iki adım, gerilim alanının hemen dışı ise “panik alanı”dır. Korku, huzursuzluk, çaresizlik, umutsuzluk, saldırganlık gibi hallerin bulunduğu, dengenin ve kontrolün yitirildiği olağan üstü panik alanıdır.
Bizim asıl odaklanacağımız konu ise uzun süre aynı pozisyonda çalışanlarda daha çok görülen bir rahatsızlık çeşidi olan “Konfor Alanı Tutsaklığı” konusu olacak.
Konfor alanı kişinin dünyayı nasıl algıladığına dair, kendisi ve hayat hakkındaki düşünce ve inançlarından oluşan, içerisinde kendini rahat hissettiği zihinsel zindandır.
İnsanın öğrenmesini ve ilerlemesini engelleyerek, zamanla kendini tekrarlamasına neden olur. Alıştığı, rahatlık ve güven duygusu adına hep aynı şeyleri söylemek ve yapmanın tekdüzeliği insanı uyuşturur, sıradanlaştırır. Kendini güvende hissetse de köreldiğini hissetmez. Konfor düşkünlüğü insanı isteksizliğe iter, enerjisini emerek fazladan enerji harcamadan, az düşünce, az gerilim ve az çaba ile vaziyeti idare etmeye zorlar.
Bu dünya, değişiklikten korkanlar için saklanılacak ve dışına çıkılmaması gereken, hedeflerden uzak kuytu limandır. Dışına çıkamayanlar, işlemeyen demir misali paslanma ve yosun tutmaya benzer bir süreci yaşarlar. Mevcut düzenin bozulmaması için atılması gereken adımları atamazlar. Böylece, kaçınılmaz olarak başka bozulmaları da yaşarlar. Daha fazla risk ve sorumluluk almadan, sürekli güvence arayışı ve buna bağlı kaygılarla kendini kısıtlayarak, gerçek içsel huzuru da bulamazlar. Bir yanı ile kendini güvende hissetseler de diğer yanı ile kaçındığı hayat gerçekliklerinin endişeli bekleyişi nedeni ile tedirgin, huzursuz ve güvensizlik içerisindedirler. Konforlu hayat, sürekli değişen dünyada, kendisi değişmeden hayatın değişmesini, kendisi yerine başkalarının bir şeyler yapmasını bekleyen statükocu-hayalci hayattır. Her şey yolunda, iyi ve keyifli gibi gelse de, özgüven, başarma azmi ve heyecanı eksiktir. Bu yörüngede yaşayanlar yenilenip gelişemedikleri için de, hayatlarında çok fazla değişiklik olmaz. Çünkü, gerçeklikten kopuk, yüzleşmekten uzaktırlar.
Konfor alanından çıkamama ve kendi eşiğini aşamamanın temel
sebebi ÖZGÜVENSİZLİKTİR.
Konfor alanı aynı zamanda kontrol alanı olduğu için, konformistler bu alandaki
her olan bitene hakim oldukları duygusunu yaşarlar. Korkularına karşılık gelen
bu kontrol duygusu onlara güven verir. Kontrol Alanını genişletme çabaları
özgüven açığını kapatmak içindir.
İddiaları olmadığı için ne istediklerine değil, ne istemediklerine odaklanmışlardır. Görünürde öyle olmasa da gerçekte konfor düşkünlerinin temel iç güdüsü;
‘’KAZANMA DUYGUSU’’ değil, ‘’KAYBETME KORKUSU’’ dur.
Çünkü, garanti olmadan karar verememe, dışarı çıkamama, risk alıp adım atamama, sürekli güvence arama ihtiyacı temelde korkudan doğar. Nedeni de, bilgi, öngörü ve cesaret eksikliğinden kaynaklanan, çoğu gereksiz ve sebebi hiç sorgulanmamış nevrotik kaygı ve endişelerdir.
Maslow’un insan ihtiyaçları hiyerarşisinden bakıldığında konformistler, FİZYOLOJİK (Yeme, içme, üreme) ve GÜVENCE ihtiyaçları, yani ilk iki basamaktaki HAYATİ İHTİYAÇLAR (Varoluş-Konfor) basamaklarında, saplanıp kalmışlardır.
Dolayısı ile, SOSYAL İHTİYAÇLAR (sosyal bağlılık-kendine güven, özsaygı ve kendini gerçekleştirme ) yani GERİLİM-GELİŞİM basamaklarına kaybetme korkuları nedeni ile geçememiş, dolayısı ile özsaygı ve özgüven geliştirememişlerdir. İnsanı insan yapan ve ayakta tutan bunlar olduğu için de çeşitli (!) yöntemlerle bu açığı kapatmaya çalışırlar. Başarma tutkusu ve cesareti olmayınca, yapabilecekleri çok şeyi yapamayıp kendilerini gerçekleştiremezler.
Konfor düşkünlerinin tutumları kişiye, pozisyona, ortama ve kaygıların boyutlarına göre farklılaşabilir, artabilir, azalabilir. Ama gerek inandırıcılıktan uzak söylemleri gerekse neyi öncelediklerini açık eden eylemlerine dikkatle bakarak onları tanımak kolaydır.
-Şirket ve rekabet gerekliliklerinden önce, kendi ihtiyaç ve hissiyatları temelinde hareket ederler.
– Konforlu kamaralarının su alıp almaması, işletme gemisinin batıp batmamasından daha önceliklidir.
-Doğal hayattan kopuk şekilde, kontrol alanlarında özel eko sistem oluşturmaya çalışırlar.
-Dışarıyı fırsat değil, zor ve baş edilemez, kendi sahasını ise kolay ve baş edilebilir görürler.
-Başkaları ile kıyaslamayı yetenekler yerine, kazanç vb gibi işine gelen yerlerden yaparlar.
-“Sonucunu söylemezsen dışarı çıkmam” dercesine garanti almadan adım atmak istemez, sorumluluktan kaçıp risk almadıkça güvende olduklarını sanırlar.
-Ezber ve konfor bozucu olduğu için, öğrenmek, gelişmek, değişmek istemez, zaten bildiklerini ve yeterince geliştiklerini düşünürler.
-Duydukları veya okuduklarından da öğrenip uygulayamazlar. Çünkü, içselleştirme ve ilişkilendirme yapamazlar. Ya da işine gelenleri cımbızlayarak, gelmeyeni görmezden gelerek bilginin bütünlüğünü çarpıtırlar.
-Değişime, (genelde gizli ve dolaylı şekilde) direnirler. Yeni gündemlere, işe ne katacağından önce, konforunu nasıl etkileyeceği boyutu ile bakarlar.
-Değişim ve gelişimi kendilerinin sabit kalması, konforlarının korunması şartı ile isterler.
-Konfor sınırlarını zorlayan, işe değer ve ruh katacak yaratıcı yetenekleri tehlikeli görürler. Hayranlık ve haset karmaşası yaşar, taşıyamazlar.
-Vazgeçilmez olup konumu kollayabilmek için bilgi paylaşmaz, insan yetiştirmezler.
-Personel seçme inisiyatifleri varsa, Proaktif tipler yerine, kendisi gibi konfor-güvence arayan, kolay yönetilebilir reaktif tipleri seçerek, şirketin mücadele azmini ve ruhunu da öldürürler.
-Gerçek anlamda işini sahiplenemez, risk, sorumluluk ve inisiyatif almazlar, alamazlar. Yüreksiz kürek faaliyetleri ile göstermelik iş yaparlar.
-Zihinleri, sınırlarını zorlamamaya, kendi tatminleri ile yetinmeye dayalıdır.
-Kolaycı ve kurnaz çözümlerinin sonradan başa bela ettiği problemlerle boğuşurlar.
-Finansal güvence sağlasalar da psikolojik güvence ihtiyaç eşiğini aşamamışlardır.
-Karar vermek, seçim ve vazgeçim yapmayı gerektirdiği için kolay karar veremezler. Çünkü konfordan vazgeçemezler. Mecbur kalırlarsa konforu koruyanı seçerler.
-Başarının, cesur ve kararlı adımlarla olabileceğini değil, kendince gayretlere bonus olarak gelmesi gerektiğini düşünür, savaşmadan kazanmak isterler.
-Korku ve kaygıları arttıkça kontrol ihtiyaçları da artar. İyice içe kapanmaya, anakaralardan ayrı ada oluşturmaya çalışırlar.
-Her faaliyetin ve “faaliyetsizliğin” bir maliyeti olduğunu, yapılan veya yapılmayanların işin bütününe yansımasını akıllarından geçiremezler.
-Durumdan mutsuz olsalar ve doğru olanı bilseler bile, Ertürk Aşkın’ın ”İnsan bilmediği cenneti değil, bildiği cehennemi yaşamaya meyillidir” sözündeki gibi, konfor tuzağına düştükleri için bildiğini okumaya devam ederler.
Şirket dertlerinin çoğunun altında, başarma azmi, mücadele ruhu çoktan ölmüş, konforcu zihniyete sahip yöneticilerin hem yavaş hem yarım yamalak işleri yatar.
Kısaca Konformistler; İşlerini kendi konfor sınırları ile sınırlandıran, başarma ve kazanma duygusu yerine, korku ve kaygılarına odaklanmış insanlardır.
Cesaretlendirici ya da zorlayıcı konu/kişi veya kurum kültürü olmadıkça da konforlu kuyularından çıkmazlar.
Sonuçta, hızlı ve acımasız rekabet dünyasında, ’’konfor-korku-güvence’’ sarmalından kurtulamayan, bu birincil ihtiyaçlarına endeksli iş yapanlar, bir dönem vaziyeti idare etseler de, rekabetçi ve objektif performans odaklı şirketler de KONFOR-KORKU KURBANI OLMAKTAN VE KAYBETMEKTEN KURTULAMAZLAR.
Yarışan şirketi yavaşlatan, konumu ve konforu kollamaya yönelik yollar işin doğasına aykırıdır. Eninde sonunda korkulan başa gelir. Oyundan çıkmak kaçınılmaz olur.
Ancak, kendileri kurban olana kadar, muhtemelen hem çok sayıda insanı, hem de şirketin epeyce zaman ve kaynağını konforları uğruna kurban etmişlerdir. Konfor ve atalet kanserini birilerine bulaştırmış, ileri gidemedikleri için geriden gelenleri de geriletmiş, hem kişisel, hem de kurumsal gelişimi engellemişlerdir. İşler devlet dairesindeki gibi yürümediği için sonunda da kendileri kurban olmuşlardır.
Konformistlerin kurban olmak bir yana, daha fazla risk, sorumluluk ve inisiyatif almadan, kendini geliştirmeden, tecrübe diye kendini tekrarlayarak, hatta “tekke bekleyerek terfi” bile alıp devlet memuru gibi güvence buldukları şirketlerde vardır.
Bu şirketler; Konfor kurbanı olma yolundaki, “Konforun Kurumsallaştığı Şirketler” dir.
Bir kez bile konfor bölgenizden çıkmak, onu daha kolay tekrarlamanıza olanak sağlar. Örnek olarak: 2012 yılında yapılan bir araştırmada, yurtdışında okumanın öğrencilerin yaratıcılıklarını artırdığı sonucuna varmıştır. İspanya’da veya Senegal’de bir dönem geçiren öğrenciler, yurtdışında bulunmayan öğrencilere göre iki farklı yaratıcılık testinde daha yüksek puan aldı.
Self-Renewal’de yazan John Gardner , “Başarısızlık korkumuz için ağır bir bedel ödüyoruz” der . “Konfor alanı büyümeye karşı çok güçlü bir engeldir. Kişiliğin ilericiliğinin daralmasına sebep olur ve keşfetme isteği ile deneme azmini engeller. Zorluk çekmeden öğrenmeye imkan yoktur. Öğrenmeye devam etmek istiyorsan, başarısızlık riskini kabullenmelisin. – Bu senin hayatın. Bu kadar basit. “
Forbes yazarı Steven Kotler Einstein hakkında bir yazı yazdı: “Yaratıcılar başarısız olur ve gerçekten iyi olanlar sık sık başarısız olur .”
ÖNERİLER!
-Siz ve çevrenizdekilerin hangi yörüngede yaşadığına yukarıdaki tablodan bir daha bakın!
-Hem kendinizi hem de kurumlarınızı Konfor Düşkünlerinden Koruyun!
-Nereye gitmek istediğinize odaklanın, neden korktuğunuza değil! (Anthony Robbins)
-Konfor uğruna, kendinizi inkâr etmeyin, kendinizi gerçekleştiremeden ölmeyin!
-Zihninizdeki engelleri aşın, konfor tuzağından kurtulun, korkmayın, kendinize güvenin!
–Acı çekerek , başarı ile edindiğim kadar çok şey öğrendim. En çok acı çekenlere minnettarım. Boşanma, yoldan ayrılma, iş ortağıyla ayrılma, hastalık noktasında çalışma…. Acı çekmek beni hiçbir şey almaya çalışmadığım bir yere götürdü. İşinizi ve ilişkilerinizi kabullenmek için almaktan kaçındığınızda, şikayet etmek çok daha zordur. (Robi Berthume, Boğa ve Sakal)
-Rutinler, verimlilik konusunda olduğu kadar rahatlık için de geçerlidir. Her gün rutinimi küçük ama anlamlı yollarla değiştiriyorum. Çalışmak için yeni bir rota izleyeceğim, günün farklı saatlerinde öğle yemeği için duracağım ve asansör yerine merdivenleri kullanacağım. Rutinliğimdeki küçük sarsıntılar, yeni insanlarla tanışmaya ve farklı manzaraları görmeye yol açıyor. (Kim Kaupe, ZinePak)
-Yapmaktan korktuğum şeylerin genellikle hayatımı genişletmek için en büyük potansiyele sahip şeyler olduğunu öğrendim. Şimdi korku hissettiğimde, genellikle korktuğum şeyi yapmam gerektiğinin bir göstergesi. Her gün ona yaslanma taahhüdünde bulunmak bazen çok rahatsız edici oldu, ancak aynı zamanda birçok hatıradan ve derin bir kişisel memnuniyet seviyesinden de sorumluydu. (Mark Krassner, Beklenti)
-Gündelik bir şey olmayabilir, ancak şirketimin kontrolünü kaybetmekten korkmaktan vazgeçmek beni rahatlık alanımdan uzaklaştırıyor. Sosyal medyayı yönetmesi için birilerini işe almak, personelimden biriyle konuşmak için yeni sorular sormak veya çalışanlarımın müşteri projelerinde önderlik etmelerine izin vermek, beni rahatlık alanımdan çıkardı. (Leila Lewis, PR İlham Alın)
-YARINLAR, KONFORLARINA KIYANLARINDIR. (JOHN MAXWELL)